Bunun da en önemli sebeplerinden birisi Meslek Okulları’nın yetersizliği.
Son dönemlerde üniversite mezunu olma hevesiyle maalesef ki meslek okulları tercih edilmemeye ve dolayısıyla da okullardaki eğitim düzeyi de eski dönemlerini yitirmeye başladı.
Üniversite mezunları iş bulamazken, iş yeri sahipleri de kalifiye ara eleman sıkıntısı yaşamaya başladı.
Sonuç olarak çalışma hayatında üniversite mezunu kadar da ara elemana ihtiyaç var.
Ara eleman eksikliğini bir nebze de olsa Meslek Yüksek Okulları ile çözebilme imkanı var.
***
Bursa Uludağ Üniversitesi Meslek Yüksekokulları Koordinatörü Prof. Dr. Mustafa Tayar da aslında öğrencileri Meslek Yüksek Okulu’nda okumaları için çağrıda bulunuyor.
Başarılı iş kariyeri, dünyada 50 ülkeye yaptığı ihracatlar kadar, yazdığı kitaplar, yaptığı resimler ve spor ile de tanınan Gökçelik Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Aras ile hayatı konuştuk. Hiperaktif bir kişiliğe sahip olan Aras, bu özelliğini de hobileri ile bağdaştırmış. Ticaret hayatı kadar hobilerinde de başarılı bir iş insanı olan Yalçın Aras, her insanın mesleğini severek yapması gerektiğine olan inancını belirtirken, sevginin içinde barışı barındırdığını bizlerle paylaştı. Eğlenceli, öğretici, hayata dair bu röportajda sizin de kendinizden bir şeyler bulmanız ümidiyle
KÜÇÜK NOTLARIM YOL GÖSTERİYOR
İş yaşamınız dışında sizi kitaplarınız ile tanıyoruz. Bu serüven nasıl başladı?
Eskiden beri hayatımdaki önemli olayları not almak, fotoğrafları, gazete kupürlerini saklamak benim için bir alışkanlıktır. Bizim yaşımızda olanlar hatırlar, bankaların dağıtmış olduğu küçük defterler vardı. İşte benim de not almak için onlardan kullanmışlığım çoktur. Aslında bir gün kitap yazarım diye not almaya başlamamıştım, bu benim için doğal bir refleksti. Yıllar sonra sakladığınız fotoğrafların, tutmuş olduğunuz o küçük notların zihninizi nasıl çarçabuk tazelediğini, aslında anılarınız hiç kaybolmadığını ve sadece siz hatırlayana kadar tozlu bir rafta sizi beklediğine şahit oluyorsunuz. Tüm yaşamım boyunca biriktirdiğim ve küçük notlar sayesinde tüm detaylarını hatırladığım anılarım, bugünkü kitaplarımın ana omurgasını oluşturdu.
KİTAPLARIMLA ÖĞRENCİ OKUTUYORUM
İlk kitabınızı yazmaya nasıl karar verdiniz?
İlk göz ağrımın adı ‘Perakende Düşünceler’dir. Bir gün iş için gittiğim Antalya’dan Bursa’ya dönerken uçak rötar yapmış, ben de vakit geçirmek için hava alanında gezinmeye başlamıştım. o esnasında küçük, büfe tarzı bir dükkandaki bir adamın kara kara düşündüğünü fark ettim. Nasılsa vaktim de var, maksat sohbet olsun düşüncesiyle dükkandaki adama ‘Ne düşünüyorsun arkadaş?’ diye sordum. Adam kendini toparladıktan sonra ‘İşler çok kötü, kiram çok yüksek, batmak üzereyim’ dedi. ‘Bu bakkalı hava alanı içinde neden açtın?’ diye sordum. ‘Bakkal mı burası?’ diye soruma soruyla cevap verdi. Ortamı yumuşatmak için ‘bakkaldan farkı bir tek yoğurt eksik’ dedim. Adam tebessüm ettikten sonra ‘Gel abi sana bir çay ısmarlayayım, battı balık yan gider’ diyerek beni bir tabureye oturttu. Uçağın kalmasına kadar kalan sürede adama dükkanının bankosunun nasıl olması gerektiğinden, kılık kıyafetine ve ne tür ürünlerin olması gerektiğine kadar pek çok tavsiyede bulundum. Bursa’ya yolculuğum sırasında da düşündüm, insanlar ticarethane açıyorlar, işi biliyorlar ama perakende ayrı bir uzmanlık istiyor. Hatta perakende günümüzde ışıklandırmadan, çalınan müziğe kadar pek çok detayıyla neredeyse bir bilim dalı haline gelmiş durumda. E bu da bizim mesleğimiz. İşte bu seyahatin sonunda perakende, ticaret, ticaretin şekilleri konularındaki birikimimi Perakende Düşünceler kitabımda bir araya getirmeye karar verdim. Kitabım yayınlandıktan sonra eş, dost birçok insana gönderdim. Çok olumlu tepkiler aldım. Pek çok iş insanı, işletmelerinde çalışanlarına dağıtmak için o kitaptan daha fazla göndermemi istedi, ben de kimseyi kırmayarak gönderdim.
Bu bir döngü.
Buna yetişenler ayakta kalırken, yetişemeyenler maalesef yok oluyor.
Bu dönüşüm ve yeni meslekler sürekli olarak hayatımıza girmeye devam ediyor.
*
Hürriyet Gazetesi’nin yaptığı bir habere göre geleceğin yeni mesleklerinden kısaca bahsetmek gerekirse,
Aktüerya Uzmanlığı
Yapay Zeka Uzmanları
Hayatı masal olarak yaşayan, kendini işinin dışında sosyal sorumluluk projelerine ve Zeki Müren’i anlatmaya adamış, bunun için de gerektiğinde iki gün uyumadan canla başla çalışan bir isim İlknur Emlak sahibi Özlem Güner. Sosyal kişiliğinin yanında, kalplere dokunan ve hobilerini paylaşma odaklı seçen Özlem Güner ile masal tadında bir röportaj gerçekleştirdik. Sevgi, paylaşım, şiir, etik ve güven üzerine kurulu bir hayat hikayesi. Kalbinizi ısıtacak bu röportajı severek okuyacağınıza eminim.
KEŞKE HEP SEVGİ DOLU YAŞANSA
- Hobileriniz kendiniz ile birlikte aslında başkalarının da hayatına dokunuyor. Ne zamandır şiir yazıyorsunuz?
Şiir çok uzun yıllardır hayatımda var. Ailemizde böyle bir sanatçı olunca solistlik haddim olamaz. Ben şiir yazardım, şiirleri okurdum, ama yüzde 80-90 spontan olurdu. Zeki Müren yani Zeki Abim ile birlikteyken ben yazardım, o okurdu. Solistlik onun yaptığı. Ama şiir deyince benim içimden bir nehir akıyor, bir masal oluyor. O masalları her gün şiire dökebiliyorum. Bunun için hiç çaba sarf etmiyorum. İçimden binlerce şiir çıkıyor. Şiirin gerçekten hayatı çok güzel ifade ettiğine inanıyorum. Belki de hayatın en güzel masalı şiirdir. Eğer birisine bir şeyi anlatmak istiyorsam, bazı duyguları şiirle anlatmak kadar güzel bir yolu yok. İnsanlar keşke hep sakin, mutlu, sevgi dolu yaşasa. Yürekler sevgi ile coşsa. Hakikaten hayat şiir olsa çok güzel olurdu. Küçük yaşlardan beri şiir yazıyorum, ama gitgide zaman içinde yoğruldu. Tabii içimizdekiler de değişiyor hayatla birlikte. Duygularımız da değişiyor. Her şey var içinde. Yaklaşık iki yıl önce Masal Tadında adıyla kitap haline dönüştü şiirler. Bursa Kitap Fuarı’nda şehitler ve gaziler için 10 günlük kitap armağanımız oldu.
ZEKİ MÜREN İLE KUZENİZ
- Türk Sanat Müziği’nin unutulmaz isimlerinden Zeki Müren ile bir akrabalığınız var. Bundan biraz bahsedebilir misiniz?
Oysa ki estetik sanatsal yaratıcılığın, sanatta ve yaşamda güzel ve güzellik denen kavramın bilimi, güzeli araştıran bilim dalı olarak geçiyor.
Farklı bir anlamı da insanda güzel duygusu uyandıran, güzellik duygusuna uygun olan, güzellik duygusuyla ilgili olarak adlandırılıyor.
Sonuç olarak yine güzel görünme ile ilgili...
Fakat, son dönemde estetik kavramının önem kazanması ile birlikte belgesi olmadan bu işi yapan, uzman olmayan kişi sayısı da arttı.
Bilinçsiz yapılan estetik operasyonların nelere sebep olduğunu gazete ve televizyonlarda izliyoruz.
Hal böyle olunca da güvenle estetik yaptırmak için, estetik çalışanlarının bir çatı altında toplanma ihtiyacı doğdu.
Estetiğin güzel duygusu uyandırmak anlamından yola çıkan Gülin Çiftçi kurucu başkanlığındaki Bursa Estetik Sektörü Çalışanları Derneği (BESDER) yönetim kurulu, farklı uzmanlık alanlarından oluşuyor.
Doğanın içinde, hayvanlarla dolu bir evde doğal bir yaşam. Şehre bir o kadar yakın, ama bir o kadar da izole süren yaşamları içinde, hayata pozitif bakmanın sırları, seyahatin insan hayatına kattıkları üzerine Atak İş Sağlığı ve Güvenliği Kurucu Ortağı Onur Gücü ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Köpekleri Köpük’ü bırakacak yer ararken, doğal yaşama geçişin öyküsünden çıkarılacak dersler olacağı kesin. Hayata dair, yaşama dair, mutluluğa dair bu söyleşi herkesin içini ısıtacak.
HİÇ BÜYÜMEYEN BİR ÇOCUĞA BAKMAK GİBİ
- Aksungur Köyü’nde şehre yakın, ama doğa ile iç içe bir yaşam sürüyorsunuz. Böyle bir yaşamı tercih etme sebebiniz neydi?
Evlendikten kısa bir süre sonra Köpük’ü aldık. Yıl 2007, 45 günlüktü. Ondan sonra hayvanla bir hayat yaşamaya başladık. Hiç büyümeyen bir çocuk gibi köpek sahibi olmak. İnsanlar genellikle ne yazık ki köpek bakmayı veya bir hayvan bakmayı bilmiyorlar. İşte çocuklar oyalansın, yazın alalım bakalım, yaz tatili bitince göndeririz, bir yerlere veririz gibi, geçici sevgileri var. Halbuki bir köpek sahibi olunca, yaklaşık 12 yıl hiç büyümeyen, zekası yaklaşık iki üç yaşlarında olan bir çocuğumuz var gibi düşüneceksiniz. Tabii bizim hayatımız da Köpük hayatımıza girdikten sonra ona göre şekillenmeye başladı. Seyahati seviyoruz. Çeşitli yerlere gidiyoruz, köpeğimizi bir yere bırakma sıkıntısı oldu. Birkaç yere bıraktık, iyi bakanlar oldu, bakamayanlar oldu. Bizi özledi. Bu arada eşim köpek bakım yeri hayali vardı ve bu anlamda 2 yıl eğitim aldı. O süreci tamamlarken, biz hep yer baktık. Sonra hazır burayı bulduk, hazır bir yer bulunca buraya taşınmaya karar verdik.
BİZ BURADA ÖZGÜR BİR HAYAT KURDUK
- Siz şunda yaşadığınız yere taşındığınızda çevrenizden tepkiler geldi mi? Nasıl değerlendirdiler?
Bu anlamda da iş hayatı kadar sosyal sorumluluk projelerine de destek veren kurum ve kuruluşların çelişmelerini önemsiyoruz.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası da bu anlamda önemli çalışmalara imza atıyor.
Son olarak bu yıl 3’üncüsünü gerçekleştirilecekleri ‘Güvenilir Gıda Tüketelim İsrafı Önleyelim Projesi’ ile bu yıl çağın hastalığı obeziteye dikkat çekmeye ve çocukları bu anlamda bilinçlendirmeyi hedefliyor.
Bu projede BTSO’nun yanında İl Sağlık Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Gıda ve Tarım İl Müdürlüğü Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü de yer alıyor.
*
Projenin başlangıç amacı gıda israfını önlemek de olsa, bunan yanında farklı temalar il çocukları bilinçlendirmeye yönelik bir çalışma.
İsrafın yanında ihtiyaç fazlası tüketilen gıdalar da yetersiz beslenmeye neden oluyor.
TRABZONLU, bir Bursa aşığı. Dijitalci olmasına karşın ruhunu besleyecek, hayata dokunabilecek konulara ağırlık veren, gününü ticari ve sosyal sorumluluk olarak ikiye bölen, aynı zamanda birkaç ilde birkaç iş kolu ile uğraşan bir isim Enartı A.Ş. Genel Müdürü Orhan Samast.
Enerjisini doğadan aldığını söyleyen Samast, hayattaki ana kriterini yeşil merkezli iş, yeşil merkezli yaşam olarak açıklıyor. Biyografi merakı ile ortaya çıkan kimkimdir biyografi sitesi, Türk Sanat Müziği sevgisi ile topladığı önemli bir koleksiyon ve yine araştırma merakı ile biriktirdiği eski metal para koleksiyonu... Orhan Samast ile Bursa’yı, hayatı, hobileri ve bunların hayatına kattıkları üzerine sohbet ettik. Konu Türk Sanat Müziği olunca fotoğraflarımızın bir kısmını Bursa Kent Müzesi’nde çektik.
YENİ BAKAN SİSTEMİMİZDE VARDI
- Otobiyografiye bir merakınız var. Bu merakınız size başka kapılar açmış. Biraz bundan bahsedebilir miyiz?
Otobiyografi kitaplarını okumayı seviyorum. Kişileri merak edip araştırdıkça, onları da paylaşmalıyız diye düşündüm. Teknolojinin de buna imkan vermesi ve iş dışında da bunu yapabilme fırsatı sunması sonucunda ortaya kimkimdir çıktı. Sitenin adı www.kimkimdir.net. 1998 yılında ilk biyografiyi yazmıştım. İş dışında yaptığım şeyler arasında önemli bir yeri kaplıyor. Kişilerin geriye dönük neler yaptıkları, onların hayatında başarılı noktalar, başarısız noktalar... Bunları bir bilgi bankasında toparlayıp, sunmak keyifli oldu. Hayatta olan kişileri yazdıkça, onların gelişmelere göre yeni görevlerini rollerini paylaştıkça, o kişilerle etkileşim de oluştu. Şu an da 10 bine yakın isim var biyografi bankasında. Dijital kütüphane de diyebiliriz. Daha çok tanınmış, insanların merak ettiği isimler yada gündeme gelen, birden merak edilen insanlar var. Yeni Tarım ve Orman Bakanı Ekrem Pakdemirli’nin oğlu Bekir Pakdemirli mesela, zaten vardı. Birçok kişi piyangodan çıkmıyor aslında, belirli başarıların sonucunda o görevlere getirildiği için birçoğu bizde oluyor.
Bir de Türk Sanat Müziği ilginiz var. Bu ilgi sizi nelere sürükledi?
Aslında müzik dendiği zaman Karadeniz müzikleri ve Türk Sanat Müziği geliyor aklıma. İkisinin hayatımdaki önemi ve yeri ayrıdır. Belki Türk Sanat Müziği koleksiyonu yapma kısmının biyografiler ile bağlantısı olabilir diye düşünüyorum. Şimdi bilişimci olunca her şey sanalda. Fiziksel olarak çok bir şey yok gibi duruyor, ama bunlar hep dijital varlıklar. Türk Sanat Müziği olarak bugüne kadar kayıt alınabilenlerin yüzde 90’ına sahibim. Hepsi tasnif edilmiş durumda. Yıllara ve makamlara göre... Nihavent makamında olanlar ayrı, Kürdili Hicazkar makamında olanlar ayrı... Yaklaşık 2000 yılından sonra başladım Türk Sanat Müziği koleksiyonuna. Besteyi söyleyen çok güzel söylüyor, ama işte o eseri üreten birisi var, güftesi var. Bazı güftekarlar hiç şarkı söylememiş mesela, bazıları da hem güfte yapmış hem beste.
SÖZ YAZMAK AYRI BİR YETENEK